Sizi Arayalım
Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 01.10.2021 Tarihinde TBMM’ye Sunulmuştur

DUYURU: 06.10.2021/140

Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 01.10.2021 Tarihinde TBMM’ye Sunulmuştur

“Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 01.10.2021 tarihinde TBMM’ye sunulmuştur.

“Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 01.10.2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ye sunulmuştur. Yürütme ve yürürlük maddeleri dahil toplam 64 maddeden oluşan Kanun Teklifi ile yapılması öngörülen düzenlemelerin detayları aşağıda bilgilerinize sunulmaktadır. Teklifin TBMM’de görüşülmesi sürecinde değişikliğe uğrama ihtimali mevcut olup, konuyla ilgili gelişmeler bilahare duyuru konusu edilecektir.

IV. Geçici Vergi Dönemi Kaldırılmakta ve Kurumlar Vergisinin Beyanı ile Ödenmesine İlişkin Yeni Düzenlemeler Getirilmektedir

Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun mükerrer 120. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, cari vergilendirme döneminin ilk dokuz ayı, üçer aylık dönemler itibariyle geçici vergi dönemleri olarak belirlenmektedir. Buna göre, cari vergilendirme dönemi içerisindeki üç, altı ve dokuz aylık periyodlar üçer aylık dönemler itibariyle geçici vergi dönemleri kabul edilmektedir. İlgili takvim yılı veya hesap döneminin son üç aylık dönemi ise geçici vergi dönemi kapsamından çıkarılmakta olup madde kapsamındaki mükellefler tarafından bu dönem için geçici vergi beyannamesi verilmeyecektir.

Bu çerçevede, geçici vergi dönemleri 01.01.2022 tarihinden itibaren aşağıdaki gibi olacaktır:

  • Birinci dönem: Ocak - Şubat - Mart
  • İkinci dönem: Nisan - Mayıs - Haziran
  • Üçüncü dönem: Temmuz - Ağustos - Eylül

Yukarıda belirtilen düzenleme paralelinde, kurumlar vergisi beyan sürelerinde de düzenlemeye gidilerek, kurumlar vergisi beyannamesinin hesap döneminin kapandığı tarihi takip eden üçüncü ayının (hesap dönemi takvim yılı olanlar için Mart ayının) 1. gününden 25. günü akşamına verilmesi öngörülmektedir. Böylelikle, kurumlar vergisi beyannamesi Nisan ayı yerine Mart ayında verilecek ve tahakkuk eden vergi Mart ayı sonuna kadar ödenecektir.

Öte yandan,  söz konusu değişikliğin 2022 yılı vergilendirme dönemine ilişkin verilecek beyannamelerden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini belirtmekte fayda vardır. Buna göre, 2021 yılında verilecek beyannameler açısından bir değişiklik söz konusu olmayacaktır.

Vergiye Uyumlu Mükelleflerde Vergi İndiriminden Faydalanabilme Şartlarının Kolaylaştırılması Sağlanmaktadır

Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi sağlayan düzenleme GVK’nun mükerrer 121. maddesinde düzenlenmektedir. Anılan düzenleme uyarınca, banka ve diğer finans kurumları gibi bazı mükellefler hariç olmak üzere, ilgili kanun maddesinde sayılan şartları taşıyanların, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5'i, ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilmektedir. (Hesaplanan indirim tutarı, 2021 yılı için 1.500.000 TL’yi aşamamaktadır)

Söz konusu indirimden faydalanabilmek için gerekli şartlardan biri de indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılla ilgili olarak, beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmamasıdır.

Kanun Teklifi ile GVK’nun mükerrer 121. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, indirimden yararlanma koşulu olan indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki iki yılda haklarında tarhiyat yapılmamış olması koşulu, yapılan tarhiyatların kesinleşmesine bağlanmaktadır. Buna göre, maddede belirtilen süre içerisinde haklarında tarhiyat yapılmış olmakla birlikte tarhiyatın kesinleşmemiş olması halinde de mükellefler anılan indirimden yararlanabilecektir. Diğer yandan, söz konusu süre içerisinde kesinleşen tarhiyatın yukarıda belirtilen ve her sene yeniden belirlenen indirim tutarı üst sınırının %1’inden az olması durumunda da indirimden yararlanma şartları ihlal edilmiş sayılmayacaktır. Örneğin, 2022 yılında verilecek beyannameler için bu tutar 2.000.000 TL olarak belirlenecek olursa, bunun %1’i olan 20.000 TL’ye kadar 2019, 2020 ve 2021 yılları için kesinleşen tarhiyatlar indirim şartını ihlal etmiş sayılmayacaktır.

Ayrıca, vergi indiriminden yararlanılabilmesi için beyana tabi vergi türleri itibarıyla kesinleşmiş bir tarhiyat bulunmaması koşulunda da değişiklik yapılmakta, ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış ve kesinleşmiş bir tarhiyat bulunmaması koşulu vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibarıyla sınırlandırılmaktadır.

Enflasyon Düzeltmesi Koşullarının Oluşmadığı Dönemlerde Yeniden Değerleme İmkanı Sağlanmaktadır

Yeniden değerleme uygulaması 01.01.2004 tarihine kadar Vergi Usul Kanunu (VUK)’un mükerrer 298. maddesinde düzenlenmekteydi. 30.12.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5024 sayılı Kanun ile 01.01.2004 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere, “Yeniden Değerleme” başlıklı mükerrer 298. maddenin başlığı “Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı” olarak değiştirilmiş ve ilgili madde hükmünden yeniden değerleme uygulaması kaldırılmıştı.

Şu an için 7326 sayılı Kanun'un 11. maddesi ile VUK’nun geçici 31. maddesine eklenen 7. fıkra ile 31.12.2021 tarihine kadar şirketlerin aktiflerinde bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutarak (Yİ-ÜFE değerine) bugünkü değerine getirilmesine imkanı sağlanmıştı. Ayrıca, değer artışı tutarı üzerinden %2 oranında vergi hesaplanmaktadır.

Kanun Teklifi ile VUK’un mükerrer 298. maddesinde yapılan değişikliklerle maddeye tekrardan, yeniden değerleme uygulamasını getiren bir fıkra eklenmesi öngörülmektedir.

Öngörülen düzenlemeye göre, tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç) enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dahil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları bazı şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebileceklerdir.

Amortisman Uygulamasında Gün Esası ve Amortisman Sürelerini Uzatabilme İmkanı Tanınmaktadır

Amortisman süresi, iktisadi kıymetlerin aktife girdikleri hesap döneminden itibaren başlamakta ve iktisadi kıymetler Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilen faydalı ömürlerine göre amortismana tabi tutulmaktadır.

Kanun Teklifi ile VUK’un 320. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, işletme aktifine yeni kaydedilecek amortismana tabi iktisadi kıymetler için aktife girme tarihinden itibaren günlük esasa göre amortisman ayrılabilmesi bir seçimlik imkan olarak tanınmakta ve ayrıca, daha uzun faydalı ömürler dikkate alınarak amortisman sürelerini uzatabilme imkanı sağlanmaktadır.

Buna göre;

  • İşletme aktifine yeni kaydedilecek amortismana tabi iktisadi kıymetler için faydalı ömür süresinin gün olarak hesaplanmasında, Hazine ve Maliye Bakanlığınca yıl olarak tespit ve ilan edilen faydalı ömür süreleri 365 ile çarpılmak suretiyle belirlenecektir.
  • Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen faydalı ömür süresinin iki katını ve elli yılı aşmamak, her yıl için aynı nispet uygulanmak şartıyla, daha uzun faydalı ömürler dikkate alınarak amortisman süreleri uzatılabilecektir. Örneğin, halihazırda jeneratörler 10 yılda amorti edilmekte olup yapılacak düzenlemeyle amortisman süresi 20 yıla kadar uzatılabilecektir. Bu durumda her yıl %5 amortisman oranı dikkate alınacak ve bu şekilde belirlenen amortisman süresi ve oranı izleyen yıllarda değiştirilemeyecektir.
  • Yıl veya gün esasına göre amortisman ayırabilme serbestisi tanınan iktisadi kıymetler bakımından, söz konusu yöntemlerden biri ile amortisman hesaplanmasına başlandıktan sonra, hesaplama şekli değiştirilemeyecektir.

Şüpheli Alacak Uygulamasında Dava ve İcra Takibine Değmeyecek Derecede Küçük Olan Alacaklara İlişkin Azami Bir Tutar Belirlenmektedir

Şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için temel kural, alacağın tahsilinin şüpheli hale gelmesinin tespit edilmesidir. Alacağın tahsilinin hangi durumlarda şüpheli sayılacağına ilişkin belirlemede, VUK’un 323. maddesinde alacaklar iki sınıfına ayrılmıştır:

  • Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar,
  • Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar.

Bununla birlikte, mevcut düzenlemede hangi tutardaki alacakların dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacak olduğu konusunda belirsizlik bulunmaktadır.

Kanun Teklifi ile VUK’un 323. maddesinde yapılması öngörülen değişikle, dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olan alacaklara ilişkin 3.000 TL’lik bir azami tutar belirlenerek bu konudaki belirsizlik giderilmektedir. Diğer taraftan şüpheli alacak hükümlerinin işletme hesabı esasında defter tutan mükellefler açısından da uygulanabilmesine imkan tanınmaktadır.

Yenileme Fonu Ayrıldığı Durumlarda Fon Hesabındaki 3 Yıllık Bekleme Süresinin Başlangıcına İlişkin Tereddütler Giderilmektedir

Yenileme fonu uygulaması, amortismana tabi bir iktisadi kıymetin varlığı ve bu kıymetin satılmasından oluşan karın aynı neviden yeni bir iktisadi kıymet alımında kullanılması halinde söz konusu olabilmektedir.

Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde satıştan doğan kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami 3 yıl süre ile tutulabilmektedir.  Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan karlar ise 3. yılın vergi matrahına eklenmektedir.

Bu uygulama çerçevesinde, söz konusu 3 yıllık sürenin, satışın yapıldığı yıldan mı yoksa satışın yapıldığı tarihi takip eden yıldan itibaren mi başladığı konusunda tereddüt bulunmaktaydı.

Kanun Teklifi ile VUK’un 328. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, 3 yıllık sürenin, satışın yapıldığı tarihi takip eden yıldan itibaren başlayacağı yönünde düzenleme yapılmaktadır. Böylelikle, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı gerçekleşmezse, geçici hesapta tutulan karın, satışın yapıldığı yılı takip eden 3. takvim yılının kar ve zarar hesabına eklenmesi gerekecektir.

Nakdi Sermaye Artırımı Uygulamasında Yurt Dışından Gelen Sermayeye Daha Fazla İndirim İmkanı Sağlanmaktadır

Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nun “Diğer indirimler” başlıklı 10/1-ı bendinde; sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan "Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50'sinin kurum kazancından indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

Kanun Teklifi ile KVK’nın 10/1-ı bendinde yapılması öngörülen değişiklikle, söz konusu %50 oranının yurt dışından gelen sermaye payları için %75 olarak uygulanması yönünde düzenleme yapılmaktadır.

Bu değişikliğin Kanunun yayımı tarihi itibariyle yürürlüğe girmesi öngörülmekte olup, yayım tarihinden sonra artırılan sermaye yükümlülükleri açısından sonuç doğurması beklenmektedir.

Yatırıma Katkı Tutarının %10’luk Kısmının ÖTV ve KDV Hariç, Diğer Vergi Borçlarından Terkin Edilmek Suretiyle Kullanılmasına Olanak Sağlanmaktadır

KVK’nın mevcut 32/A maddesinde yer alan indirimli kurumlar vergisi düzenlemesinde, yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan yatırımlar nedeniyle hak kazanılan yatırıma katkı tutarlarının, gerek yatırım tamamlandıktan sonra yatırımdan elde edilen gelirlere, gerekse de yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilen gelirlere indirimli oranda kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle kullanılabilmesi mümkün bulunmaktadır.

Kanun Teklifi ile KVK’nın 32/A maddesine eklenmesi öngörülen 8. fıkrayla, yatırıma katkı tutarının %10'luk kısmı, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden 2. ayın sonuna kadar talep edilmesi şartıyla, ÖTV ve KDV hariç olmak üzere tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilecektir.

Sözü edilen tutar ile birlikte bu tutarın bir katı, vazgeçilen yatırıma katkı tutarı olarak toplam yatırıma katkı tutarından düşülecektir. Yatırımın bütünü itibarıyla terkini talep edilebilecek toplam tutarın hesabında ise, ilgili yatırım teşvik belgesi kapsamındaki toplam yatırım harcamasına yatırıma katkı oranının uygulanmasıyla belirlenen tutarın %10’unun aşılması mümkün olmayacaktır.

Anılan düzenleme, gerek mevcut gerekse yeni alınacak yatırım teşvik belgeleri kapsamında 01.01.2022 tarihinden itibaren yapılacak yatırım harcamalarına uygulanmak üzere yürürlüğe girecektir. Buna göre, 01.01.2022 tarihinden önce yapılan yatırım harcamaları nedeniyle hak kazanılan ancak kazanç yetersizliği nedeniyle henüz kullanılamamış bulunan yatırıma katkı tutarları yeni düzenlemeden yararlanamayacaktır.

İnceleme Esnasında Pişmanlıkla Beyanname Verilebilme İmkanı Sağlanmaktadır

VUK’un 371. maddesine göre, beyana dayanan vergilerle ilgili olarak vergi incelemesine başlandıktan sonra pişmanlık hükümlerinden faydalanılarak beyanname verilememektedir.

Kanun Teklifi ile yukarıda belirtilen Kanun maddesinde değişiklik yapılarak, yürütülmekte olan vergi incelemesi ya da yapılan takdire sevk işlemine ilişkin vergi türünden farklı vergi türleri için pişmanlıkla beyanname verilebilmesi mümkün hale getirilmektedir.

5.000 TL’yi Aşan Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezaları, Uzlaşma ve Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Kapsamına Alınmaktadır

VUK’un Ek 1 ve Ek 11. maddelerinde yapılması öngörülen değişikliklerle, 5.000 Türk Lirasını aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları uzlaşma ve tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamına alınmakta, bu değişikliğe bağlı olarak VUK’un 376. maddesinde de değişiklik yapılarak, üzerinde uzlaşılan bu cezaların Kanunun ilgili maddesinde düzenlenen sürede ödenmesi durumunda %25’inin indirilmesi sağlanmaktadır.

Diğer taraftan, 5.000 Türk Lirasını aşmayan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için ise, Kanunun 376. maddesindeki indirim oranının %50 artırımlı olarak uygulanabilmesi temin edilmektedir.

Alış Bedeli Ölçütü Kanuna Eklenmektedir

VUK’un 261. maddesine bir değerleme ölçütü olarak “Alış bedeli” eklenmektedir. Diğer taraftan, VUK’a eklenmesi öngürülen 268/A maddesiyle de, alış bedelinin tanımı aşağıdaki şekilde yapılmaktadır:

  • “Alış bedeli, bir iktisadi kıymetin satın alma bedelidir. İktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi ile ilgili diğer giderler alış bedeline dâhil değildir.”

Maliyet Bedeline Girmesi Zorunlu Olan ve Olmayan Unsurlar Belirlenmektedir

Maliyet bedeli tanımına VUK’un 262. maddesinde yer verilmiştir. Bununla birlikte, VUK’ta hangi iktisadi kıymetin (gayrimenkul, demirbaş, emtia gibi) değerlemesinde, değerleme ölçüsü olarak “maliyet bedeli” kullanılacağı toplu bir halde sıralanmamıştır.

VUK’un 262. maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeyle, söz konusu dağınıklık giderilmekte, maliyet bedeline girmesi zorunlu olan ve olmayan unsurlar kapsamlı ve tadadi olarak sayılmak suretiyle Kanuna eklenmektedir.

Buna göre, aşağıda sayılan giderler de maliyet bedeline dahil edilecektir:

  • İktisadi kıymetin iktisap edilmesi veya değerinin artırılması ile doğrudan ilgili; gümrük vergileri, gümrük komisyonları, yükleme, boşaltma, nakliye ve montaj giderleri,
  • İktisadi kıymetin iktisap edilmesi veya değerinin artırılması ile doğrudan ilgili; resim ve harçlar, noter, tapu, mahkeme, değer tespiti, danışmanlık, komisyon ve ilan giderleri,
  • İktisadi kıymetin finansmanında kullanılan kredilere ait faiz giderleri ve bunlara ilişkin kur farklarının; emtiada emtianın stoklara girdiği tarihe kadar, diğer iktisadi kıymetlerde ise iktisadi kıymetin envantere alındığı hesap döneminin sonuna kadar olan kısmı ile söz konusu kredilere ilişkin giderler (Faiz giderleri ile kur farklarının diğer kısımlarını maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler),
  • İktisadi kıymetin stoklara veya envantere alındığı tarihe kadarki depolama ve sigorta giderleri,
  • Gayrimenkullerde mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler.

Gayrimenkullerle doğrudan ilgili olması şartıyla, bunların envantere alındığı hesap dönemi sonuna kadar alınan hibeler maliyet bedelinden indirilecektir.

İktisadi kıymetin (emtia hariç) iktisap edilmesi veya değerinin artırılması ile ilgili olan özel tüketim vergisi, indirilemeyecek katma değer vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi ile kaynak kullanımını destekleme fonunu maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbest olacaktır.

Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Kapsamında Uygulanan Karşılıklı Anlaşma Usulüne İlişkin Düzenlemeler Yapılmaktadır

Ülkemizin taraf olduğu çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının karşılıklı anlaşma usulü maddesinin uygulanması Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesinde yayımlanmakta olan "Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarında Yer Alan Karşılıklı Anlaşma Usulüne İlişkin Rehber"de açıklanmıştır.

VUK’a eklenmesi öngörülen Ek 14 ila Ek 18. maddelerle, karşılıklı anlaşma usulü uygulamasının VUK’ta ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi sağlanmaktadır.

Elektronik Ortamda Vergi Dairesinin Kurulması İçin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Yetki Verilmektedir

VUK’un 4. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, fiziki ortamdan bağımsız olarak elektronik ortamda vergi dairesinin kurulması, vergi dairelerinin diğer vergi dairelerinin şubesi olarak belirlenmesi suretiyle mükelleflere hızlı ve etkin hizmet verilebilmesinin sağlanması, vergi dairesince yapılan işlemlerin elektronik ortamda kurulan vergi daireleri tarafından da yerine getirilmesini temin edecek düzenlemeler yapma konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

Vergi İncelemesinin Uzaktan Yapılabilmesi İmkanı Sağlanırken, İncelemeye Başlama Tutanağının Düzenlenmesi Uygulamasından Vazgeçilmektedir

Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılmaktadır.

Kanun Teklifi ile VUK’nun 139. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, vergi incelemelerinin, inceleme elemanının dairesinde uzaktan yapılabilmesine imkan sağlanmaktadır.

Öte yandan, halihazırda vergi incelemelerine, mükellef ile birlikte imzalanan incelemeye başlama tutanağı düzenlenerek başlanılmaktadır.

Bu defa, VUK’un 140. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, incelemeye tutanak düzenlenerek başlanılmayacak, bunun yerine mükellefe yapılacak “yazılı bildirim” ile incelemeye başlanacaktır.

Elektronik Ortamda Tutulan Defterler İçin Berat Alınması veya Defterlerin GİB Tarafından Onaylanması Tasdik Anlamına Gelecektir

Elektronik defterlerin tasdikiyle ilgili VUK’ta herhangi bir açıklama bulunmamaktaydı. Kanun Teklifi ile, e- defter için GİB’den berat alınmasının ve elektronik diğer defterlerin GİB tarafından onaylanmasının bu defterler açısından tasdik yerine geçeceği, ayrıca elektronik belgelerin taşıması gereken zorunlu bilgileri ihtiva etmemesi halinde bu belgelerin hiç düzenlenmemiş sayılacağı düzenlenmektedir.

YMM Tasdik Raporu Gerektiren Durumlar İçin 60 Günlük Ek Süre Verilmektedir

Vergi kanunlarında yer alan muafiyet, istisna, zarar mahsubu ve benzeri hükümlerden yararlanılması için kimi durumlarda yeminli mali müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu aranmaktadır.

Kanun Teklifi ile VUK’un mükerrer 227.maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, yararlanılması yeminli mali müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanan muafiyet, istisna, zarar mahsubu ve benzeri konularda, tasdik raporunun süresi içerisinde ibraz edilmemesi durumunda, mükellefe tebliğ edilmek şartı ile 60 günlük bir mühlet verilmesi ve bu süre içinde verilmesi halinde tasdik raporunun zamanında verilmiş sayılması; tasdik raporunun bu süre içinde ibraz edilmemesi halinde ise tasdike konu haktan yararlanılamaması sağlanmaktadır.

Raporun yasal süresinde ibraz edilmemesi durumunda, 50.000 TL’den az ve 500.000 TL’den fazla olmamak üzere, yararlanılması tasdik raporunun ibraz şartına bağlanan tutarın %5’i oranında özel usulsüzlük cezası kesileceği yönünde düzenleme yapılmaktadır.

Varlık Yönetim Şirketlerine Uygulanan Bazı İstisnalar Sürekli Hale Getirilmektedir

Varlık yönetim şirketlerine kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince damga vergisi, harç ve KKDF istisnası uygulanmaktadır.

Kanun Teklifi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, varlık yönetim şirketlerine kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince uygulanan damga vergisi, harç ve KKDF istisnası sürekli hale getirilmekte, söz konusu şirketlere tanınan banka ve sigorta muameleleri vergisine ilişkin istisna kaldırılmaktadır.

Sermaye Piyasası Kanunu’nun 31/B Maddesi Kapsamında Teminat Yöneticisinin Taraf Oldukları Dahil Olmak Üzere, Sermaye Piyasası Araçlarının İhracına Konu Teminatlara İlişkin Olarak Düzenlenen Makbuz ve Kağıtlara Damga Vergisi İstisnası Sağlanmaktadır

Damga Vergisi Kanuna ekli (2) sayılı tablonun “IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (36) numaralı fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 31/B maddesi kapsamında teminat yöneticisinin taraf oldukları dahil olmak üzere sermaye piyasası araçlarının ihracına konu teminatlara ilişkin olarak düzenlenen makbuz ve kağıtlara damga vergisi istisnası getirilmektedir.

Basit Usule Tabi Olanların Ticari Kazançları Gelir Vergisinden İstisna Tutulmaktadır

GVK’nın 47 ve 48. maddelerinde basit usule tabi olmanın genel şartları ve özel şartları yer almaktadır. GVK’nın 46. maddesinde ise basit usulde ticari kazancın, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet fark olduğu; bu fark yapılan faaliyetle ilgili olarak VUK hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre hesaplanacağı ve bu suretle tespit ve beyan olunan kazancın vergi tarhına esas alınacağı belirtilmiştir.

Kanun Teklifi ile GVK’ya eklenmesi öngörülen mükerrer 20/A maddesiyle, GVK’nın 47 ve 48. maddelerinde yazılı şartları karşılayarak basit usulde vergilendirilen mükelleflerin ticari kazançları, gelir vergisinden istisna edilmektedir. İstisna kapsamındaki bu kazançlar için yıllık beyanname verilmeyecek ve diğer gelirler dolayısıyla beyanname verilmesi halinde de bu kazançlar beyannameye dahil edilmeyecektir.

Gelir Vergisi Beyannamesinin Verilme Süresi Bir Ay Öne Çekilmektedir

GVK’nın 92. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, bir takvim yılında elde edilen gelirlerin Mart ayı yerine Şubat ayının başından yirmi beşinci günü akşamına kadar yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi öngörülmektedir.

Ayrıca, basit usulde vergilendirilen mükelleflerin ticari kazançlarının gelir vergisi istisnası kapsamına alınması nedeniyle, bu mükelleflerin yıllık gelir vergisi beyannamesi vermelerini düzenleyen hüküm madde metninden çıkarılmaktadır.

Gider Pusulasının Düzenlenme Zorunluluğunun Bulunduğu Durumlara Açıklık Getirilmektedir

VUK’un 234. maddesinde düzenlenen gider pusulası, tevsik edici belgeler arasında yer almakla birlikte, uygulamada mükellefler nezdinde bahse konu belgenin düzenlenmesi gereken durumlar hakkında tereddütler yaşanabilmektedir.

Kanun Teklifi ile VUK’un 234. maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeyle, gider pusulasının düzenlenme zorunluluğunun bulunduğu durumlara açıklık getirilmekte ve belgenin düzenlenme süresinin de 7 gün olduğu açık bir şekilde ifade edilmektedir.

Ayrıca, maddede öngörülen hallerde banka, ödeme kuruluşu ve PTT tarafından düzenlenen belgeler (dekont, alındı vb.) ile VUK uygulamasında belge düzenleme yükümlülüğü bulunmayan kamu kurum ve kuruluşlarının tabi oldukları diğer ilgili mevzuat dahilinde düzenledikleri belgeler gider pusulası yerine kabul edilmekte ve bu hallerde mükellefler tarafından ayrıca gider pusulası düzenlenmemesi sağlanmaktadır.

Sosyal Medyadan Elde Edilen Kazançların Belirli Bir Tutarına Kadar İstisna Getirilmektedir

Sosyal medyada sosyal içerik üreticilerinin elde ettikleri kazançların tamamı Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazançlara ilişkin hükümleri çerçevesinde vergiye tabi tutulmaktadır. Ayrıca, GVK’nın 94/1 fıkrasında ticari kazanç sahipleri tevkifat yapmak zorunda olanlar arasında sayıldıklarından, aynı maddede sayılan ödemeleri nakden veya hesaben yapmaları durumunda muhtasar beyanname vermeleri gerekmektedir.

Kanun Teklifi ile GVK’na eklenmesi öngörülen mükerrer 20/B maddesiyle, sosyal medya üzerinden paylaşım yapan sosyal içerik üreticilerinin elde ettikleri kazançlar ile mobil cihazlarda uygulama geliştirenlerin bu uygulamalardan elde ettikleri kazançları GVK’nın 103. maddesinde yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı (2021 yılı için 650.000 TL) aşmamak kaydıyla istisna kapsamına alınmaktadır.

Bu istisnadan faydalanılabilmesi için Türkiye’de kurulu bankalarda bir hesap açılması ve bu faaliyetlere ilişkin tüm hasılatın münhasıran bu hesap aracılığıyla tahsil edilmesi şartı aranacaktır.

Bankalar, bu kapsamda açılan hesaplara aktarılan hasılat tutarı üzerinden, aktarım tarihi itibarıyla %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapmak ile yükümlü olacaklardır. İlgili tutar üzerinden GVK’nın 94. maddesi kapsamında ayrıca tevkifat yapılmayacaktır.

Tarımsal Destekleme Ödemelerine Kazanç İstisnası Getirilmektedir

Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerin zirai kazançları için vergilendirme usulü tevkifat olup, zirai kazancın niteliğine göre farklı tevkifat oranları uygulanmaktadır.

GVK’na eklenmesi öngörülen mükerrer 20/C maddesiyle, kamu kurum ve kuruluşları tarafından çiftçilere yapılan destek ödemeleri gelir vergisinden istisna edilmekte ve bu ödemelerden herhangi bir vergi kesintisi yapılmaması sağlanmaktadır.          

Kanun Teklifi ile Getirilmesi Düşünülen Diğer Düzenlemeler

  • Vergi mahremiyetinin kapsamına Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’nın hizmet alımı yaptığı mükellefler ile hizmet alımı yapılanların ortak ve yöneticileri de eklenmektedir.
  • Yurt dışında bulunanlara yapılacak tebligat usulünde değişiklik yapılmakta, Vergi Dairesi Başkanlıkları ile Defterdarlıkların elçilik ve konsolosluklara doğrudan gönderim yapabilmesi sağlanmaktadır.
  • İlanen yapılacak tebligatların 3.600 TL’yi aşması halinde vergi ve vergi cezaları açısından GİB, diğer alacaklar açısından ise ilgili idarenin resmi internet sitesinde duyuru yapılacaktır.
  • GİB, düzeltme işlemlerinin bağlı olunan vergi dairesi dışındaki vergi daireleri tarafından yapılmasına izin verebilecektir. Böylelikle, bağlı olunan vergi dairesinde değişiklik olması halinde yapılan düzeltme işlemlerindeki karışıklıkların önüne geçilebilecektir.
  • Elektronik defter ve kayıt uygulamalarındaki kayıt düzenine uyulmaması fiilleri birinci derece usulsüzlük cezasının kapsamına alınmaktadır.
  • Yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları, Damga Vergisi Kanunu uygulamasında resmi daire kapsama alınmaktadır. Böylece, bu başkanlıkların imzaladığı kağıtların damga vergisi karşı tarafça ödenecektir.
  • Tütün mamülleri ile otomobillerdeki ÖTV oranında Cumhurbaşkanına tanınan yetki artırılarak ÖTV oranını 3 katına kadar artırma yetkisi verilmektedir.
  • Traktörler, ATV (her türlü arazide kullanılan araç) ve UTV (çok amaçlı hizmet aracı) ile motorlu karavanlar ÖTV Kanunu’na ekli II sayılı listeye eklenmekte ve ÖTV’ye tabi hale getirilmektedir.

TBMM’ye sunulan Kanun Teklifi’nin orijinal haline buradan ulaşabilirsiniz.                   

 Saygılarımızla,

Dosyalar